Düşünce Kalkar, Büyür ve Sonra?
Sabır insanın kilit noktası aslında. “Sabreden Derviş Muradına Erermiş” diyeceğim ama bilemedim. Muradına mı ermiş? murad mı buna ermiş karar veremiyorum.
Uzun süredir yazmıyordum çünkü düşmüştüm ve kalkmayı deniyordum aslında. Büyümeye değil sonrasını düşünmeye çalışıyordum bir süredir. Yorulduğumu farkettim, insanların benim yolumu kesmeye çalıştığını farkettim. Bazı şeylerin sonuna sonradan varıyorum, bazı şeyleri sonradan çok düşününce kendimi haksız buluyorum.
Bazen bu satırları yazdığımda beni insanlar çok iyi tanıyor diyebilecek seviyeye geliyorum ama imkansız bu. Çünkü beni yazdıklarımla tanıyamazlar. Benim yazdıklarımı ben bile okurken bazen kim bu diyorum. Çünkü yazan kişi aslında gerçek bir kişi değil. Hayal dünyasıda değil. Yazan kişinin ney olduğunu bilmeseniz daha iyi neyse.
Konuya gelelim ve “Don Ritchie çay koyda içelim” diyerek devam ediyorum.
Diyar diyar atlarken, dünyalar coronadan patlarken, bir klavye başına oturdum yazıyorum ama ne? Düşüyorum ama nereye? büyüyorum ama neden? düşünüyorum sonrasını ama niçin?
Belirsizlikler insanı yorar her zaman evet bu doğru. Ama belirsizlikte bazen iyidir. Gerçeklerin karşısında yalanlar olacağına belirsizlikler olsun istersin. Bazen bazı şeylere bir isim veremezsin ama onlara belirsizlik diyebilirsin. Çünkü bilinmiyordur ya hani ondan kolaydır demesi.
Büyüyoruz her geçen gün, her geçen gün düşerek büyüyoruz. Düşeceğimizi bile bile yanlışlara karışıyoruz, hatalı konulara atlıyoruz, hayır deneceklere evet diyoruz, mecbur kalıyoruz ama yinede hedefi büyümekle yüksek tutuyoruz.
Düşüyoruz düşüyoruzda şimdi anlamadığım bir nokta var. Büyümek için neden düşmek gerekir? Neden dibi görmeden büyümüyoruz? Mutlu yollar varken neden hep düşeceğimiz yanlışları seçiyoruz? Hatta şöyle söyleyeyim, fikirlerimiz neden hep bizi yanlışı seç diye zorluyor. Anlamıyorum bunu.
Büyüdük hadi, büyüyoruz, zaman geçiyo, insanlar geçiyo, yanlışla doğruyla elbet büyüyoruz. Ama sonrası? Bunu ben düşündüm. Hemde baya düşündüm. Sonra tekrar düşündüm, sonra tekrar tekrar tekrar tekrar. Ama bir noktayı atladım. Nasıl büyüdüm? Sonuçta büyüdükten sonraki hayat değil mi? Büyürken nasıl büyüdüm, neler yaşadım, bana neler oldu bilmeliyim ki sonrasını net olarak düşünebileyim.
Sonra şöyle bir ilham aldım. “Anka Kuşu”. Belkide herşeyin sonunda yeniden küllerden doğarız. Belkide düştüğümüz hataların sonucunda doğruları dolaylı yollardan bulur küllerimizi toplarız. Şimdi çok samimi içten saçma cümlelerimle dolu bazılarına batacak cümlelerime geçiyorum.
Ulan …. ….. ….. ….. ….. ….. ………………….. yani diyeceğim o ki. Samimi içimden sadece noktaları dolduracak küfürler geliyor. Bunu beni büyürken zorluklarla karşılaştıran insanlara yapmak istiyorum. Hatta beni tehdit edenlere.
Ama hastasıyım onların ben. beni tehdit ettiklerinde mükemmel bir ben yaratıyorlar. Bir canavar, bir holigan, bir şeytan, bir casus. Büyüyünce nolacaksın dediklerinde hep bilmem derdim. Belirsizlikleri yaşardım çünkü. Öyle dünyadır ki insana mecbur kaldığı dünyada ne olmak istiyorsun dediklerinde doktor mu polis mi diye cevap beklerler. Ulan …. sevdiklerim zorunlu tuttuğunuz şu konulardan, mesleklerden bir ayrılında insan olup olacak mı onu düşünün be. Yalan veya doğru demeden bilmem derdim. Şimdide sorduklarında “ne olacaksın büyüyünce”. Cevap vermiyorum. Sebebi yok.
Bu yazının bir anlamı veya bir olayı yok. Aklıma geldi, ilham verenim oldu, bir sebep buldum yazayım dedim. Aslında neden yazdığımın pekte önemi yok. Kendim için yazıyorum. Çünkü hep dediğim gibi, ben kendimi beyaz sayfaları doldurdukça rahatlatıyorum. Sizde deneyin. Güzel oluyor.
Güncel yazı ve projeleri instagram'da duyuruyorum. Takip et, iletişimde kalalım ✔️@tahamumcu