Kitap

Köprünün Ortasında Kırık Tahta Parçası

Yazı çok uzun, benim kendimle olan sorunlarımı anlattım birazcık. Okumayabilirsiniz.

Bu yazı biraz benimle alakalı. Yani aslında herkesin yaşadığı durumun ta kendisini anlatıcam.

Bazı insanlar bir şeyleri içinde yaşarken sağa mı gitsem sola mı gitsem diye düşünürler. Bu düşünce arasında kalmak çok acı verir insanlara. Örnek olarak 2 dağ arasından geçiyorsunuz, köprü eski püskü bir şey ve eski. Ortaya kadar geldiniz, bir anda ayağınızın altındaki tahta parçası kırıldı ve aşağıya düşme tehlikesi yaşıyorsunuz. Oradan ayağınızı çıkarırken ya tamamen kırılacak düşeceksiniz, yada güçlü bir şekilde kalkıp kararınıza ilerleyeceksiniz.

Ama bu öyle bir şeydir ki şöyle bir örneklen dahada pekiştireyim. Bir yanda nefret var diğer yanda sevgi var. Hangisine gitmek istiyorsunuz mesela sevgiye gitceksiniz, tam o yola çıktığınızda tahta parçası kırıldı ayağınız kaydı. Nefretle, sevgiyi aynı anda yaşıyorsunuz. Ne olabilir ki başka mesela?

Yani ben bu ara böyle bir psikolojideyim. Nefret mi ediyorum, sevgi mi duyuyorum hala karar veremedim. Bu kararsızlığın içerisinde köprünün ortasındayım ve ayağım boşlukta. Eğer kalkamazsam düşücem büyük ihtimalle. Karar mekanizması çok farklı, yani karara doğru giderken çıkan böcekler, uçanlar, sıçanlar çok fazla.

Nefrete gidersem biliyorum ki eski ben’e geri dönücem ama bu seferde içten içe özlicem, sevgiye gidersem reddedilicem, daha ağır cümlelerle tekrardan düşücem. Yani öyle bir girdap varki böyle arasına giriyorsun uzay boşluğu gibi gidiyon gidiyon boşluk.

Bu süreçlerde çok fazla küfür ettim. Hemde o kadar fazla ettimki, akıla giren yılanları, kafayı çeken çiyanları, nerede olduğu bilinmez insanları, akıl verip akıl bulamayanları, kafa karıştıranları hepsini tek seferde sik*** atmak istedim. Önceki yazılarımdada öyle bir çaktım ki. Dünya toplansa kurtaramazlar o laflardan.

Bazılarıda var o cümleleri üstüne alınıp kurulmuşlar. Bu noktada herkes kendi düşüncesine göre ne isterse onu o şekilde anlar. Kurduğum cümlelerde öyle sert cümlelerki aslında herkes üstüne alınabilir. Ancak hedefi bilen kişiler anlamalı ki küfürler, hakedene edilir.

Bu yazıda biraz böyle bahsetmek istedim bir şeylerden, böyle değişik kafalardayım. Bu arada iyi gibiyim ama değilde gibiyim, böyle gidiyorum ama, gelebilirimde. Yani koşuyorum ama, yorulabilirimde. Yani her an herşey olabilir.

Eski ben’e geri dönmek dünyada yapacağım en zor kararlardan biri aslında. Psikolojik sorunlarla dolu bir siyah karanlık odaya tekrardan girmek istemiyorum. Renkli hayatları görüp, onları kıskanmakta istemiyorum. Aslında hiç bir şey istemiyorumda işte kafamda kuramadığım bağlantılar var.

Aldatmayı yatakta düşünen insanlar var mesela kafamda. Aldatmanın farklı bir duygu yaşattığını bilmesi gereken insanlar var kafamda. Hala kendisini inandırmasada, elbet bir gün inanacak insanlar var kafamda. O kadar şey var ki hemde böyle birbirleri ile bağlı olaylar ama bağlantılarını yapamıyorum. Normalde olsa direk bağlantı kurarım. Ama o kadar çok şey var ki böyle aradaki bağlantıyı kurmak için zorluk çekiyor insan.

Normal durumlarda dışarıya kendisini yansıtan bir insan değilim. Fikirlerini kendisine saklayan biride değilim aslında. Derdi olana derman, derdim olsada ferman yazmamaya çalışırım. Herkesle konuşmak istemiyorum mesela belirli kişiler var düşünce yapıma fikir sokabilen. Onlarda sayılı zaten 1-2 :)

Aldatmak, göz göze gelse bile veya karşılıklı gülümseme olsa bile aldatma olabilir. Bu durumlar arkadaşlık ortamında bile olabilir. Tanıdığınız bir insanın size anlam dolu bakışlarını anlayabilecek kadar seviyede olduğunuzu düşünüyorum. Hadi anlamadınız veya anladınız. Sizinde niyetiniz varsa zaten aldatırsınız. Aldatmakta onunla yatağa girmek değildir. Konuşmak, gezmek veya eğlenceli geceler sohbetler geçirmek. Bunlarda bir aldatmadır.

Aldatmanın bir diğer konusuda yalanlardır tabi. Mesela habersiz başkalarıyla işler çevirdiğini öğrendiğinde aldattı bu dersin ama karşındaki bunu aldatma saymaz. Aslında aldatmanın asıl öznesi Kandırmaktır. Bir insanı kandırmak kolay değildir ama kör bir insanı kandırmakk çok kolaydır. Özellikle kör seviyorsa onun ebesini bile s****n o kadar net.

Sabahın 6 sında yazıyorum bu yazıyı, uykum yok, çünkü uyumuyorum uzun süredir. Uyuduğumda aklımda çok değişik şeyler oluyor. Her şey yeniden aklımdan geçiyor ve beni tekrardan yaralıyor. Ondan dolayı uykuyu ben tamamen pilim bittiğinde yaşıyorum. Bu şekilde direk yattığım anda uyumam gerekli. Eğer uyuyamazsam değişik rüyalara, dünyalara, hayallere veya gerçeklere dalıyorum. Hayal uzun süredir yokta, gerçekleri düşündüğümde baya değişik kafalar yaşıyorum. Bu kafaya uyuşturucu bile alsanız ulaşamazsınız öyle bir kafa yani.

Seviyorum diyen gider mi mesela? Yada seven gerçekten unutur mu herşeyi? Bazen dönüp arkaya baktığımda anıların hepsini biriktirmişim ve hepsine baktığımda mutlu tablolar görüyorum. Sonra dönüyorum şu ana bakıyorum, la bu mutluluk tablosu bozulmuş. Ne olmuş ne bitmiş henüz belli değil. Gidenin keyfi yerinde, mutlu, yeni insanlar tanıyor. Kalan öyle mi? kalanda bakınıyor öyle sadece ekliyor aptal. Ekleyip ne yapıyor hiç bir şey 2 gün sonra çıkarıyor.

Bazı durumlar vardır hiç düzelmez, ama bazıları vardır düzelmesi için çaba gösterirsin. İnsan seviyorsa çaba gösterir, dönüp bir bakar böyle lan ben bunu sevmişim der uğraşır. Ben ne insanlar tanıdım sevgisi için kendini yıkan, ölüme terkeden. Bende bu raddelerdeyimde, duruyorum şu anlık. Öyle etrafa bakıyorum takılıyom öyle, işime verdim kendimi yaklaşık 20 25 gündür sadece 4 gün tatil yaptım. Çalışırken aklım meşgul oluyor. Tatil olduğum günlerde kendimle kavga ettim neden ettim onuda bilemiyorum.

Yazmak bana iyi geliyor. Şarkılar yazdım ondan sonra mesela. Hiç birinde küfür yok. Ama kendime olan öfkemi o kadar fazla belli etmişim ki, öyle bir niyetle yazmışım ki kendime. Okusanız sanki dersiniz ki senin kendinle ne alıp veremediğin var. 19 parça yazmışım boş zamanımda geceleri. Tüm hepside birbirinden farklı bir nefrete, kine, öfkeye sahip. Nedense hepsi kendime yapmışım. Aralarda mutlu şarkılarda var ama o mutlu şarkıların arasında bile kendime atıf yapıyorum.

Bu blog’a son zamanlarda çok değişik yazılar yazdım. Özellikle geçtiğimiz ay ve bu ay bu yazılarda çok fazla ilerledim. Kitap yazar gibi blog yazıyorum. Sadece düşüncelerimi yazıyorum. Lanet olsun bu düşüncelere demek istiyorum tabi, yani doğaçlama yazıyorum arada yanlışlar olabilir. Ama hepsi içimden geliyor.

Tanıdığım insanlar bu yazıları okuduklarında “bu çocuk çok değişmiş” “bu çocuk salak heralde” der diye düşünüyorum. Desinler çokta si*****.

İnsan gerçeklerle yüzleştiğinde neyi nereye yazacağını şaşırıyor. Herkesin hayatında böyle bir boşluktaymış gibi veya böyle gerçeklere karşı giderken yenildiğiniz olmuştur. İşte o aradayım bende yazıyom paso. Boş bir sayfa bulsam ona bile yazıyorum. Hatta bir defter yaptım kendime, düzenli olarak ne yaptığımı yazıyorum. Yazıp sonra tekrar okuyorum bakıyorum ben ne yapmışım bunu yapmışım. Sonra oturup o yaptıklarımın yanına acaba neden yaptım diye düşünerek sebeplerini yazıyorum. O sebepler beni tatmin ediyor aslında. Kendime karşı öfkemi dindirmiyor allahın belası satırlar.

Bu blog’da aynı şekilde, yazdığım hiç bir cümlede sevdiklerime sövmüyorum. Ama öyle bir şey var ki sövdüğüm kişiler “gerizekalı” bu diyorlar. Şerefini gondiklediklerim söylediklerimi hafife alıyorlar. Hayır eski ben olsam hiç yazmam valla. Eski bende yazmak, yada paylaşmak yok. Yani çok ironik geliyor bazı şeyler. Mesela sarkastik cümleler diye bir yazım var. Bu yazıda ben ne anlattım onuda bilmiyorum ama okudukça hoşuma gidiyor. Çünkü öyle içten küfürler etmişim ki, o küfürler benim duygularımı tazeliyor resmen.

Yaşanılan ne olursa olsun kalkmasını bildim her zaman. Koştuğum sokaklardan kovulurken cevabımı her zaman verdim. O zamanlar çocuktuk tabi sadece sesimiz çıkardı, taş atardım camlarını kırardım. Deli dolu bir çocuktuk. Hayatımın dönüm noktası ateşler içinde yanıp havale geçirdiğim gündü sanırım. O günü azcık hatırlıyorumda neler neler olmuştu. İşte o zaman yanımdakileri görmüştüm ve öyle bir dönüm noktasıydı ki, o saatten sonra bende acıma duygusu kalmadı.

Şimdi oturuyorum bir sigara yakıyorum mesela, düşünüyorum şarkıyı açıp. Şarkıda nasıl cümleler var diye hayret ediyorum. Bu ara her şarkıda ki cümle beni kendine çekip kendisiyle özdeştiriyor. O kadar özdeştim ki şarkılarla 7/24 dinliyorum ve hiç bıkmıyorum. Siz dinleyemezsiniz benim kadar müzik mesela.

Bu yazıda anlattıklarımın hepsi sadece şu anda kağıda aktarmak isteyipte aktarmayıp direk blog tarzında yazıp aktardığım düşünceler. Kafam o kadar dolu ki şimdi kalkıp yatağa gitsem, acaba uyuyabilir miyim diye düşünüyorum. Büyük ihtimalle uyuyamam ama gidip yatmayı denicem. Eğer olmazsa bilgisayar başında gene birkaç cümle karalarım uyumayı denerim.

Yemekte yemiyorum bu ara, iyice kendime kızdım diyorum ki yeme aq aç kal geber. Sonra dönüyorum diyorum ki yanlış yapıyorsun vücudunun suçu yok suç aklında, gönlünde. Sonra dönüyorum birkaç bir şey atıştırıyorum, sonra beynim çalışıyor. O çalıştığı anları sevmiyorum işte. Çünkü hep tek şeyi düşünüyor. Neden?

Aşağıdaki vereceğim müzik size çok fazla şey anlatır. Ama mutluysanız veya herhangi bir probleminiz yok ise şarkıyı dinlemeyin moraliniz bozulabilir. Özellikle kulaklık takınca çok fazla etkili oluyor. Ben her kötü anımda bu şarkıyı dinliyorum ve güç toplamaya çalışıyorum. Ama kendisiyle barışık olmayan bir insanın ne yaparsa yapsın güç toplamadığına ne zaman varacağım bilmiyorum tabi. Elbet bir gün varacağım o yola ama ne zaman. Belirsiz.

Şarkıyı kulaklıkla dinlediğimde aklımda ki tüm herşey birden önümden geçiyor. Öyle bir melodi ki alıyor götürüyor böyle ormana. Karanlık etraf böyle. Işık yok heryer karanlık ama parlayan bir yer var oraya ulaşmaya çalışıyorum. Ama oraya giderken o kadar çok şey geçiyor ki gözümün önünden. O kadar can yakıyor ki o dikenler, karanlıklar, silüetler, köpekler,böcekler. O ışığa ulaşıyorum sonra heryer kararıyor. Karardığında sadece silüetler kalıyor etrafımda. Bu silüetler beni etkiliyor mu bilmem ama o kadar çok şey var ki o silüetler arasında. Her baktığım yüz bana farklı gözle bakıyor. Amaaan müziği kulaklıkla dinleyip gözlerinizi kapatırsanız sizde yaşarsınız elbet. Ama sorununuz yok ise şarkıyı dinlemeyin. Kafanızda bağlantılarınız tamsa dinlemeyin. Dinlerseniz bozulursunuz.

Günün sözü yok bu sefer. Bu sefer günün şarkısı

Bir bonus daha vereyim.

https://www.youtube.com/watch?v=q2LJNNck3yE


Güncel yazı ve projeleri instagram'da duyuruyorum. Takip et, iletişimde kalalım ✔️@tahamumcu

Taha Mumcu

Ben Taha Mumcu, Bilişim sektöründe uzun süreden beri tecrübe edinerek bir yerlere gelmek için çalışmalarına devam eden ve sektörü yakından takip ederek hiç bir veriden geri kalmayan, girişimci ruhu ile tüm işlere elinden geldiğinde çalışma yapan bir girişimciyim. Henüz genç yaşta birçok tecrübeye ulaşan ve koyulan engelleri aşarak bir yerlere gelmek için çaba göstermekten çekinmiyorum.

İlgili Makaleler

3 Yorum

  1. Taha bey her zamanki gibi muhtesem bir makale ile karsimizdasiniz. Okurken cok zevk aldim dolu dolu bir makale olmus tesekkurler.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyiciyi devre dışı bırakarak bizi desteklemeyi düşünün